Erişilebilirlik Butonu
TSE
İzmir Büyükşehir Belediyesi resmi facebook hesabı İzmir Büyükşehir Belediyesi resmi twitter hesabı İzmir Büyükşehir Belediyesi resmi instagram hesabı İzmir Büyükşehir Belediyesi Rss WhatsApp
İzmir Büyükşehir Belediyesi Resmi Logosu
Kapat

Sağ Menü

26° hava durumu ikonu

Sayfası

Sayfa İçeriği

Menemen'in kuruluşunun milattan önceye dayanmakla birlikte kesin bir tarih saptanmış değildir. İlçenin M.Ö. 1000 yıllarında Eoliyenlerle İonyalıların hudutlarını oluşturan bugünkü Yahşelli Köyü civarında kurulduğu, M.Ö. 263-241 yılları arasında da Asarlık Köyü civarına nakledildiği söylenmektedir. 
 
M.Ö. 78 yıllarında İonyalılar buraya gelip yerleşmişlerdir. 300 yıl kadar Lidyalılarda kalan Menemen, Sart Savaşında Lidya Kralı Krezüs'ün, Keyhüsrev'e yenilmesiyle (M.Ö. 503) İranlılara geçmiştir. 72 yıl İranlılarda kalan Menemen Makedonya Kralı Büyük İskender'in İran Hükümdarlarından 3. Dara'yı yenmesi ile tekrar eski Yunanlıların eline geçmiştir. (M.Ö.331) Menemen Büyük İskender'in ölümünden sonra Bergama Krallığına, daha sonra da Romalılara geçmiştir. (M.Ö. 191)
 
 Panaztepe
Panaztepe, İzmir İli, Menemen İlçesinin 13 km batısında, Yeditepeler adıyla anılan tepeler topluluğunun kuzey ucundaki doğal bir tepenin üzerinde ve yamaçlarında bulunmaktadır. 1985 yılında kurtarma kazısı şeklinde başlayan ve bilimsel kazı statüsüne dönüşen çalışmalar Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof.Dr. Armağan Erkanal’ın başkanlığında yürütülmektedir. Günümüzde Gediz Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla dolmuş olan tepenin eteklerinde, kesintilerle de olsa M.Ö.3.bin yıldan Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanan yerleşmeleri bulunmaktadır. Bu yerleşmeyle ilgili kanıtlar doğrultusunda Panaztepe’nin bir ada kenti ya da yarımada olarak yerleşim gördüğünü belirtmektedir. Panaztepe ada yerleşmesi konumu ile bir taraftan deniz, diğer taraftan da kara ticaretinin odaklaştığı bir yerdedir. Ünlü kral yolunun deniz bağlantısını oluşturan Gediz Vadisi ile birlikte ele alındığında da, stratejik bir noktada yer aldığı görülmektedir. Bir taraftan Orta Anadolu üzerindeki kara ticareti, diğer taraftan da deniz yolu ile Kıta Yunanistan, Ege Adaları, Girit, Rodos, Kıbrıs, Suriye-Filistin ve Mısır gibi ülkelerle ticaret bağlantıları kurulması sağlanmış; bu ilişkiler sonucunda sözkonusu bölgelerle yoğun bir sosyo-ekonomik ve kültürel etkileşimler gerçekleşmiştir.

Akropol kesiminde yürütülen çalışmalarda kuzey kesimde büyük bir yapı kompleksi saptanmıştır. Tepe üzerindeki konumu ve ele geçen kaliteli seramikten dolayı kompleksin M.Ö. 2.binin başına ait, dönemin yönetimi ile ilgili resmi bir yapı olabileceği düşünülmektedir. Bu yapı kompleksi M.Ö. 1.binin ilk yarısına Arkaik Dönem’e tarihlendirilen anıtsal yapı ve buna bağlı sur temellerinden dolayı tahrip olmuştur.

Tepenin doğu kesiminde ve eteklerinde yürütülen çalışmalar, Erken Tunç Çağı sonundan Geç Tunç Çağı sonuna kadar kesintisiz olarak bir liman yerleşmesinin olduğunu düşündürmektedir. Bu bölgedeki en eski dönem, M.Ö.3.binden 2.bine geçiş dönemini yansıtan uzun ev tipinde önemli bir yapı ile temsil edilmektedir. Kuzey kazı alanında yürütülen çalışmalarda, yüzeyin hemen altında Bizans Dönemi’ne ait daha çok depo niteliği taşıyan iki farklı yapı açığa çıkartılmıştır.

Panaztepe’nin güney kesimi Geç Tunç Çağı’nın yanı sıra Roma ve İslami Dönem’de de mezarlık olarak kullanılmış olması açısından önemlidir. Batı Anadolu’nun en ilginç ve büyük mezarlığını oluşturmaktadır.  Geç Tunç Çağı’na tarihlenen mezarlık alanı Anadolu’da bilinen diğer örnekler arasında bilinen en büyük mezarlık olup, ünik mezarlık içi düzenlemesi ile dikkat çekmektedir. Mezarlığın iki ana çevreni vardır ve birbirlerinden bağımsız dönemlerde kullanıldığı kesin olarak saptanmıştır. Bunlardan ilki (I.Mezarlık Çevreni)  tholos mezarların (yuvarlak planlı kısa bir dromosu olan sahte kubbeli oda mezar) yer aldığı ve ana evreleri M.Ö. 14.13.yüzyıllara tarihlendirilen çevrendir; burada tespit edilen mezarlardan çeşitli buluntular ele geçmiştir. Pişmiş toprak kaplar, Myken kapları; cam boncuklar; çeşitli malzemeden yapılmış zengin süs eşyaları, bronz silahlar; mühürler; silahları ile gömülen erkek bireyin kolunda insitu olarak bulunan bronz ”mühür bilezik” ele geçen buluntular arasında yer almaktadır. Güney Mezarlık Alanında saptanan II. Mezarlık Çevreninde ise mezarlık alanı bütünüyle taş bir platformla kapatılarak adeta mühürlenmiştir; platformun içerisinde farklı boyutlarda taş plakalardan yararlanılarak uygulanmış bir parselasyon dikkati çekmektedir. Mezarların belli bir düzenleme ile parsellerle birbirinden ayrılması ünik bir uygulamadır.  Parseller arasında gezinti yolları ya da değişik amaca yönelik alanlar bırakılmıştır. Taş platforma bağlı olarak pithos, taş sanduka ve kompozit mezar tiplerine ait çeşitli örnekler açığa çıkartılmıştır. Bu mezarlardan ele geçirilen seramik eserler arasında altın ve gümüş kapları yansıtan pişmiş toprak kaplar yer almaktadır; ayrıca pithos mezarlardan iki skrabenin ele geçmiş olması Mısır ile olan yakın ilişkileri ortaya sermektedir.
 
Bugüne kadar yapılan kazı çalışmaları sonucunda elde edilen veriler Panaztepe’nin yalnızca Anadolu’daki diğer komşu kültürlerle değil, aynı zamanda Kıta Yunanistan, Girit, Ege Adaları, Mısır ve Doğu Akdeniz gibi çevre kültür bölgeleriyle de sağlam ilişkilere sahip olduğunu göstermektedir. 
 
Larissa
Larissa veya daha eski kaynaklarda çoğu kez Larisa, İzmir'in Menemen ilçesi, Buruncuk köyü yakınında bir antik kent. Pelasgların ve bazı Anadolu halklarının dilinde (Lidya dilinde laqrisa) "duvar, kale, müstahkem mevki" anlamları içeren bir sözcük olup, birden fazla yerin adıdır.
 
Kentin kuruluşunun Cilalı Taş Devri'nde kadar uzandığı düşünülsede kentin özelliği M.Ö. 7.yy dönemine ait buluntular ve 12 Aiolis kentinden biri olmasıdır daha sonra İon birliği ile yakınlaşmıştır. Lidyalıların ve Perslerin Anadolu'yu ele geçirdiği dönemlerde (Ahameniş İmparatorluğu) hala ayakta olan kent, Peleponnes Savaşları sırasında yıkılmış, sonradan onarılsada bu sefer Galatlar tarafından olmak üzere tekrar yağmalanmıştır.
 
Larissa antik kentinde Osmanlı döneminde başlayan kazılar(1902) sonucunda M.Ö. 700 yıllarından kalma kent Akropolisinden günümüze yalnıca kent surları gelebilmiştir. Bulunan 3 saray kalıntısı ve M.Ö. 6.yy ait dinsel yapıların temelleri günümüzde açığa çıkarılmıştır. Kentten çıkarılan eserlerden toprak yapıtların bir bölümü "Stockholm Müzesi"nde, arkaik dönem buluntuları İzmir Müzesi'nde, bir kısım pişmiş toprak ve keramik buluntular ise İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.